Ana SayfaDİŞİTAL SESLERIlımlı Cinsiyetçilik

Ilımlı Cinsiyetçilik

Toplumsal Cinsiyet eşitliği, haklarını kazanmaya çalışma, adınla var olma gibi mücadeleleri olan herkes şunu bilir ki, sesini duyurmaya çalıştığın iki temel grup vardır: Birincisi zaten direkt geçmişten beri süregelen geleneksel ataerkil yapıyla uyumlu olmayı savunan, buna göre hareket eden, yaşamında cinsiyet eşitsizliğini yeniden ve yeniden üretmeyi doğru bulan, kadının varoluşunu görmezden gelen, onu metalaştıran ve bunu “olması gereken” olan gören grup. Bu grupla ilgili kadın hareketi zaten bağıra çağıra mücadelesini vermekte ve bu gruba yaklaşımında mücadelesini nasıl sürmesi gerektiğini bilmekte veya hala yeni yollar aramaktadır.

Ancak ikinci grup, pek çok kişinin kafasını karışmaktadır. Tüm bu adaletsiz ve her türlü şiddet yöntemiyle ilerleyen düzene dair pek çok şeyi teorik olarak bilen, duyan, farkında olan ve hatta savunan… Ancak bazı dönüm noktaları bu grubun üyelerinin hayatlarında vuku bulduğunda ya da işine gelenin, erk bakış açısı olduğu bir serüvenin içindeyse, bir de eğer konu hakkında bilgisi varsa işte ikinci grubun üyeleriyle karşı karşıyayızdır. Aslında bu gruba derdini anlatmanın ve rahatsızlığını dile getirmenin birinci gruba göre çok daha kolay olduğu aşikar. Ancak ikna etme kısmı oldukça örseleyici ve çileli. Çünkü bu grup üyeleri yaşanan bir olaydaki cinsiyetçiliği anında flulaştırır ve olayın ana noktasını bambaşka ve hatta masum bir yöne çekmek için mantık çerçevesinde, uzlaşmacı bir tavırla mücadelesini sürdürür. Sizin üstünlük tasladığınızı veya fazla hassas olduğunuzu durmadan dile getirebilir. Bu her şeyi “bilen” güruhla tartışmaya kalktığınız anlarda onları mağdur etmiş yaftası yersiniz bir de saygısız etiketiyle ünlenirsiniz. Telaş yapmayın. Modern ve aşırı hassas olmayan bu kardeşlerimizi görmezden gelmek bunun gitgide yayılan bir alışkanlık olmasını sağlar.

Örnek verecek olursak, bir dizi izliyorsunuz. Dizinin oyuncuları sosyal medya hesaplarından ve röportajlarından anlaşıldığı kadarıyla cinsiyet ayrımcılığına, cinsiyetçi söylemlerin yeniden üretilmesinin bir cinsin diğerinden gördüğü şiddeti de yeniden üretmekte olduğunu falan filan biliyor gibi gözükmekte. Ancak ilgili oyuncumuzu veya reji ekibini bunların tam tersini ortaya koyduğu, eril dilden beyin yakan ve bunun olumlandığı her halinden belli olan tuhaf bir projede görmekteyiz. Yeri geliyor ve ilgili üyemize projedeki cinsiyetçiliği veya erk savunuculuğuna dair bir soru soruluyor. Cevap biraz tereddütlü bir şekilde çıkıyor ağızdan: “Biz bunu o dediğiniz şeyi eleştirmek için yaptık.”

Tebrikler, işte nur topu gibi bir ikinci grup üyeniz oldu.

Peki ne yapmalıyız? Açıkçası ben de bilmiyorum. Birazdan keseceğim birkaç ahkâmım olacak. Ancak yine de tekrar tekrar üzerine düşünülecek bir durum. Sadece birkaç şey söyleyebilirim. Her şeyden önce, feminizm ile ilgili bir yerlerden kolayca ezberlenmiş kalıpların altını bıkmadan tekrar tekrar doldurmalıyız. Çoğu değerli cümlenin basit bir slogandan ibaret olmadığını yeniden hatırlatmanın derdine düşmeliyiz belki de.

Eğer dijital bir platformdaysak, daha çok sesimizi çıkarmalı, daha çok paylaşmalı, yazılar yazmalıyız. Sosyal medya hesaplarımızdan derdimizi duyurmalıyız.

Eğer evde veya iş yerindeysek, önce bir bardak su içip, ertesi gün tekrar konunun muhatabıyla tekrar konuşmalıyız, yine aynısı olursa, tekrar…

En önemlisi de hayatın her alanında, belki küçük bir arkadaş ortamında, belki bir sanat eserinde, belki de iş hayatında en ufak cinsiyetçi tavrı göz ardı etmeden ses çıkarmaya devam etmeliyiz. Oldukça “kırılgan” olan ikinci grup üyelerimize rahatsızlığımızı bıkmadan usanmadan söylemeliyiz. Slogansız…

Madem her şeyi çözmüşler bunu da anlarlar herhalde…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read