Ana SayfaDİŞİTAL BİLGİLERMutluluk ve Başarı İçin Zamanlamanın Önemi

Mutluluk ve Başarı İçin Zamanlamanın Önemi

Sabah insanı mısınız yoksa gece kuşu mu?

Bunu muhtemelen içgüdüsel olarak bilirsiniz – zaman zaman şakasını yaptığınız bile olur. Ama yeterince önem vermezsiniz ya da uyku sürelerinizin ötesindeki etkilerini düşünmezsiniz.

Fakat yazar Daniel Pink’e göre, bu bir hata. Yeni kitabı ‘When: The Scientific Secrets of Perfect Timing’, zamanın her şey olduğunu ve bir görevi yerine getirirken, onu nasıl yerine getirdiğimiz kadar önemli olabileceğini söylüyor. Zamanın bizi nasıl etkilediğine dikkat etmediğimizde kendimizi kötü kararlar alırken, yarartıcılığımızı engellerken ve önemli projeleri yarım bırakırken buluruz. Pink’in kitabı, etkileyici araştırmalarla argümanlarını desteklerken, zamanı lehimize kullanmanın yollarını gösteriyor.

 

 

İç saatimiz bizi nasıl etkiler?

Hepimizin enerjisinde ve modunda doğal bir ritim vardır. Araştırmalar gösteriyor ki, insanların modu sabah saatlerinde yükselişe geçip, öğleden sonra dibi görüp, akşamları tekrar yükselmeye başlıyor, ta ki yatış vaktine kadar. Bu yüzden bazı araştırmacılar, öğleden sonraları önemli kararlar alınmamasını ya da testlere girilmemesini öneriyor. Daha az mutlu ve daha az enerjik iken, doğru cevabı bulmak için dışsal bilgiyi kullanmakta sıkıntı yaşanıyor.

Diğer yandan, bir problemi çözmek için mantıktan ziyade sezgilerinize ihtiyacınız varsa, öğleden sonrası tam aksi sebeplerden daha iyi bir zaman olabilir.Daha az odaklanmış olmak zihninize yaratıcı adımlar atmak için daha fazla açık alan bırakabilir.

Geç yatmayı seven insanlar için, bu model günün daha geç saatlerine kayabilir. Fakat kilit nokta şu, zamanlama fark yaratıyor. Önemli işleri en doğru zamanda yapmalıyız – ve çalışanlarımızdan da aynısını istemeliyiz.

“Her ne yaparsanız, alelade işlerin günün en güzel saatlerini işgal etmesine izin vermeyin” diye uyarıyor Pink. “Eğer işverenseniz, bu iki modeli anlayıp, insanların kendi (gün içindeki) zirvelerini korumalarına izin verin.”

Elbette, bir çoğumuz buna izin vermeyen bir programla çalışıyoruz – o denli esnekliğe sahip değiliz. Öyle zamanlar için Pink, önlenemez enerji düşüşlerimizi hafifletmeyi öneriyor.

En iyi yollardan biri düzenli ara vermek. Araştırmalar tekrar ve tekrar gösteriyor ki, kısa aralar vermek ve hatta şekerleme yapmak, zihin yorgunluğumuz düşürüp, beynimizi yeniden kalibre ediyor – eğer bu aralar doğru uzunlukta ise. (Şekerlemeler için Pink’in önerisi 15-20 dakika.) Öğle arası için gerçek bir ara vermek de -cep telefonlarından ve işlerden uzak durmak koşuluyla- yardımcı oluyor. Doğada zaman geçirmek ya da mümkün olduğunca az insanla görüşmek de bu etkiyi arttırıyor.

Neden ara? Hiç ara vermemenin riskini düşünün. Araştırmalar gösteriyor ki, anestezi uzmanlar ve kolonoskopi doktorları, mesailerinin sonunda daha az özen göstererek, hastaları için risk oluşturmaya başlayabiliyor. Ama küçük aralar verdiklerinde bu problemlerin azaldığı görülüyor. Aynısı öğrenciler için de geçerli; düzenli aralarla ara vermek, performanslarını artırıyor.

 

 

Başlangıçlar, ortalar ve sonlar

Pink sadece iç saatimizden nasıl faydalanacağımızı değil, aynı zamanda zaman imleçlerinin yaptığımız işlere olan etkisini gösteren ciddi araştırmalara ve bunları kendi lehimize nasıl kullanacağımıza da değiniyor.

İnsanlar sıklıkla projelere doğrusal bakıyorlar, bir işi yapmanın en iyi yolunun zamanla, çoğalarak ilerlemesi olduğunu düşünüyorlar. Fakat hayat böyle işlemiyor, çünkü her aşamaya ayrı ayrı ilgi göstermek gerekiyor; başlangıçlara, ortalarına ve bitişlerine.

Başlangıçları düşünün: Hatalı bir başlangıcı düzeltmek çok zor olabilir -bu yüzden, Pink, doğru başlamaya özen göstermemizi söylüyor. Yeni projelere başlamayı bir zaman imlecine bağlamamızı öneriyor, ayın ilk günü ya da örneğin sonbaharın başını seçebiliriz. Ekstra anlam yüklemek için, ya da başlangıca ilgi çekmenin başka yollarını bulmak işe yarıyor. Örnek olarak, yeni bir işe başladığınızda, işin ilk gününden önce kendinizi çalışacağınız pozisyonda hayal etmek, işe başlamadan o role kendinizi alıştırmaya izin vermek gibi. Ya da bir işverenseniz, yeni çalışanınızın ilk gününü bir şekilde özel kılmak gibi – mesela onları öğle yemeğine çıkarmak ya da diğer çalışanların yeni kişiye hoşgeldin demesi gibi. Güzel ağırlanmak yeni çalışanların işe daha iyi motive olmasına ve daha sadık olmasına yardımcı olur.

“Yeni başlangıcın heyecanından sonra, orta noktalara gelindiğinde projenin gevşemesi (tıpkı orta yaşlardaki duygusal düşüş gibi) oldukça evrenseldir” diyor Pink. Hepimiz bunu aşmak için belli stratejiler kullanabiliriz:

 

  • Geçici hedefler belirlemek – her şeyi tek seferde yapma endişesini azaltmak için.
  • Hedeflerinize başkalarını da dahil etmek – mesuliyet hissi vermesi ve projeye bağlı kalmanızı sağlaması için.
  • Proje bittiğindeki halinizi düşünmek – motivasyonunuzu artırmak için.
  • Önemli hedeflerinizi öncelikli almak ve geri kalanları göz ardı etmek – boğulma hissi yaşamamak ve odaklanmanızı sağlamak için.
  • Kendinize karşı merhametli olmak – kendinizi yiyip bitirmenizi önlemek için!

 

Son olarak Pink, sonlar da bizi etkiler diyor. Bir basketbol takımını düşünün, maçın sonuna doğru, ekstra bir çaba sarfeder galibiyet için. Bir şeyin sonunda olduğunu bilmek sizi birkaç farklı şekilde etkileyebilir:

1. Enerji verir: 49 yaşında birinin maraton koşma olasılığı kendisinden sadece bir yaş büyük birinin maraton koşma olasılığından üç kat fazladır. Bir on yılın daha sonunda olmak, insanları kendilerini zorlamak için motive eder.Nasıl hatırlayacağınıza şekil verir: Eğer bir yemeği, muhteşem bir tatlıyla ya da garsondan gelen güzel bir jestle bitirirseniz, o yemeği çok daha olumlu hatırlarsınız, asıl yemek çok sıkıcı olca bile. Bu elbette isabetli olmayan hatıralara yol açabilir fakat bu insan doğasının anlaşılmaya değer bir parçası. Olaylı (ekstra özel ve özgün ) sonu olan bir tatil planlayarak, bunu kendi avantajınıza kullanabilirsiniz. Bu sayede daha sonra hep olumlu hatırlarsınız, ne kadar kötü başlamış olursa olsun.

2. En önemli olana odaklanarak: Bu yüzden, kitapların sonları ya ilham vericidir, bir şaşırtma veya mesaj barındırır ki etkisi kitap bittikten sonra uzun süre devam etsin. Bundan faydalanmak için, günün sonunda o gün yaptıklarınızı bir yerlere not ederek gününüzü sonlandırmayı düşünebilirsiniz. Bir arkadaşınıza ya da bir iş arkadaşınıza, teşekkür notu yazarak gününüzü daha da güzelleştirebilirsiniz. Bunlar sizi hem motive eder, hem de başkalarına yakınlaştırır.

3. Duygusal olarak kendinizi yükseltmek: Özellikle, mezun olmak, emekli olmak gibi durumları dokunaklı buluyorsanız, bitirmek moral verici olabilir. Bir etkinlik ya da kutlama yaparak, o anlamlı hissi saklayabilirsiniz.

 

Diğer zaman hileleri

Pink’in kitabı, zamanla ilgili yaşadığımız sıkıntılara araştırma bazlı bir çok ipucu sunuyor. “Zaman hileleri” (time hacks) adını verdiği unsurlar, bizlere, bir görüşmeye hangi saatte gitmenin en doğru zaman olduğundan, ne zaman evlenmemiz gerektiğine ya da ne zaman işimizi bırakmamız gerektiğine dair fikirler veriyor. Çoğunlukla tekil hilelere odaklandığı halde Pink, bir yandan da, eşzamanlılık, koordine durumlar (kürek çekme, birlikte şarkı söyleme vb.) hakkında da araştırmalar sunuyor – bu tür aktivitelerin grupları ve birlikte çalışmak isteyen çalışanları nasıl beslediğini gösteriyor.

Daniel Pink, kitabını zamanla olan ilişkimizin nasıl hislerimizden etkilendiğini ve davranışlarımızı nasıl etkilediğini gösteren çarpıcı bulgularla bitiriyor. Biz dehşet içindeyken zaman nasıl yavaşlıyorsa, daha genç zamanlarımızın nostaljisi şimdiki bize nasıl anlamlar yüklüyorsa, aynı şekilde şimdiden yaşlı halimizle empati kurabilirsek gelecek için birikim yapmamız da kolaylaşabiliyor.

Bazı çalışmalar ve öneriler biraz yorucu olsa da, Pink’in kitabından alınacak asıl ders, zamanı ve bize olan etkilerini nasıl anlayacağımız ve bu sayede hayatımızdan keyif alıp, başarılı olabileceğimiz.

“Odağımızı güçlendirmek ve ‘ne zaman’ sorusuna ‘ne’ sorusu kadar önem vermek, bütün sorunlarımızı çözmeyecek” diyor Pink. “Fakat, bu iyi bir başlangıç olacak.”

 

 

 

 

Bu yazının İngilizce orijinali, greatergood.berkeley.edu sitesinde yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read