Ana SayfaDİŞİTAL SESLER#cüretet'tim Memelerimi Aldırdım

#cüretet’tim Memelerimi Aldırdım

Meme ne dişi bir kelime değil mi?

Maalesef ülkenin büyük çoğunluğu ne yazık ki hala meme demekten çekiniyor. Karşı cinse memeyle ilgili bir rahatsızlığını anlatırken ya utanıp sıkılıyor ya da anlatmamayı tercih ediyor.

Meme hastalıklarıyla ilk tanışmamız anneannemin 1982 yılında meme kanseri teşhisiyle olmuş. Olmuş diyorum çünkü o vakit daha portakalda vitaminim. Annemin kardeşi yok, kendisi tek, o yüzden anneannem ile hep beraberdik, bağlarımız çok kuvvetliydi. 20 yıl kanserle mücadele etti ve tüm vücuda metastaz yaptığında kaybettik. Anneannemin ilk teşhis yaşı erken olduğundan (49) annem daha da risk altında kabul ediliyor ve rutin olarak kontrol ediliyordu. 2014 yılı sonlarında olan bir kontrolünün, 2 ay sonrasında memede kızarıklık ve kitleyle doktora başvurduk. Yapılan tüm tetkikler sonrasında korkulan sonuç MEME Ca. Hem agresif hem kitle olarak oldukça yaygındı. Çok kötü senaryolar dinledim bu süreçte. Ama savaştan, ne mutlu ki sağ memeyi sürece feda etsek de galip çıktık.

Bu yazının amacına, dilin dişin ağrıyan yerine denk gelen kısmına gelirsek eğer… 2015 yılında, annemin hastalık süreci ve tümör tipi, anneannemin serüveni göz önüne alındığında, annemi takip eden onkoloji doktoru bir çalışmadan söz etti ve annemden gen testi için kan alındı. Annemin meme kanseri teşhis yaşı itibariyle gen mutasyonunun pozitif çıkmasını düşük olasılık kabul ediyor olmalarına rağmen sonuç pozitif çıktı. BRCA 2 pozitif. Hayatımızın yeni seyri olarak aramıza katıldı.

Nedir BRCA (BReast CAncer)?
BRCA1 ve BRCA2 olarak herkeste bulunur ve tümör baskılayıcı genlerdir. Bu iki gen DNA hasarlarında onarım yapar. Herkeste mevcut olan BRCA2 maalesef bende mutasyona uğradığından düzgün olarak çalışmıyor ve benim hayatım boyunca meme kanseri olma riskimi toplumsal risk olan %12’den %84’e taşıyordu. Diğer kanser tiplerine olan yatkınlığım da toplumsal riskin daha üzerinde; özellikle memeyle kardeş organ olan yumurtalık (over) kanserine olan yatkınlığım. Bunu öğrendiğimde 32 yaşında ve henüz anne değildim. Testin sonucunu haber veren profesör telefonda durumun gidişatını anlatıyordu ama ben beynimdeki soru işaretlerini bir cümle haline getirip soramıyordum.

Hemen meme için ilk USG-Mamografi-MR kontrolü yapıldı. Her şeyin yolunda olduğunu gördüğümüzde çocuk yapma kararını eşimle değil genel cerrahımla vermiş olduk. Cerrahi dosyama şöyle yazıldı “Aile öyküsünü tamamlayıp profilaktik mastektomi ve BSO olacak”. Cümlenin özü, meme ameliyatı ve her iki yumurtalığın alınacağı idi. 40 yaşımda menapoza girecek olmamın planıydı. Sanki mememden o an düşünürken vazgeçebiliyordum ama yumurtalıklar içimi sızlatıyordu.

Hamile kaldım ama hamilelik sürecinde zararlarından dolayı USG dışında herhangi bir kontrol olamadım hatta USG’de süt kanallarının genişlemeye başlamasından dolayı sağlıklı bir sonuca varılamadı.

2017 yılı Haziran ayında güzel yavrum dünyaya geldi. Emzirme dönemindeyken 11. ayda sağ meme dış kadranda kızarıkla ‘mastit’ olma duasıyla acil kontrole alındım ama mastit çıkmadı. Emzirme sürecinde olduğumdan MR’a alınamadım, USG’den de bir sonuca varamadık. Bir an önce emzirmeyi bırakmam yüküyle cerrahımın yanından ayrıldım. 18 ay devam eden emzirme serüvenim sonunda rutin kontrollere geri dönebilmek adına MR- Mamografi çekildiğinde her şey yolundaydı. Ama yaş olarak benim çok zamanım kalmamıştı. Annemin teşhis yaşı BRCA gen mutasyonu olan kişilere göre hayli fazlaydı bu da benim yaşadığım talihsizlik içinde az da olsa beni şanslı kılıyordu. Çünkü gen mutasyonuna sahip kişilerde meme kanseri 30’lu yaşlardan önce ve agresif seyrediyordu.

Cerrahımla yeni bir karar aldık. Daha yeni emzirmeden kesmiş bir anne olarak ya hızlıca 2. bebeği yapıp 6 ay emzirip ameliyat olacaktım ya da hemen ameliyat olacaktım. Yine bir çıkmazın ortasına atılarak hastaneden ayrıldım. Düşündüm, araştırdım düşündüm, okudum düşündüm. Günlerce, gecelerce… Hastalık zaten hormondan etkilenen bir hastalıktı; hamilelik desen zaten tamamen hormonların tepetaklak olduğu bir dönem. Hem hamilelik hem emzirme sürecinde kontrollerin sağlıklı yapılamayacak olması üstelik bu kadar baskı altındayken süt olup olmayacağı olasılığını ve oğlumun sağlıklı bir anneye olan ihtiyacını da cebime koyarak ameliyat olmaya karar verdim. İlk etapta meme içleri boşaltılıp protez koyulması kararını verip yumurtalık ameliyatını erteledik. Böylelikle emziremesem de ikinci bebek için şansım olacaktı. Elbette ikinci bebek sağlıklı olmaktan daha elzem değil ama elinizden bu olanağın alınacağını biliyor olmak sizi aslında ikinci çocuğu çok istiyormuşçasına bir baskı altına alıyor. Çünkü sonrası yok, 5 yıl sonrası yok. Karar şimdinin kararı ve bundan dolayı pişman olmak en büyük çekinceniz. Araştırırken Türkiye’de BRCA mutasyona sahip olan ve teşhis konmadan koruyucu olarak ameliyat yaptırmış birini bulmam çok zordu. Çok araştırdım ama eriştiğim herkes bir memesini kaybetmiş diğerini koruyucu olarak boşalttırmıştı. Yurtdışında ulaştığım her kadın benden çok daha gençti.

Bir platformda yayınlanması için 12 Nisan 2020 tarihinde başladığım bu yazıya ameliyatımın tam da 1. yılında yeniden devam ediyorum. Duygusunun eksik olduğu kanısıyla, yeterince hislerimi aktaramadığım kaygısıyla yarıda bırakmıştım. Bugün memelerimden ayrılalı tam 1 yıl oldu. Hatta tam da şu saatlerde operasyondaydım. Bugün çocuğunun 1. yaşını kutlayan anne melankolikliği var üzerimde. İçimde bir yer ufacık sızlıyor.

Yazıya kaldığım yerden devam etmek gerekirse, ameliyat kararını cerrahımla paylaşıp ekim ayı içinde ameliyat yapılması üzerine planlama yaptık. Ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde hem sağ hem sol memede olmak üzere 4 ayrı kitle görüldü. Şimdiye kadar meme dokusundan başka doku olmayan memelerimde ne ara türemişti bunca şey? Ameliyat kararını verirken, hep bir ışık aramıştım yolumu belirlemek için. Sanırım ışık buydu. Kararı beynim kabul ediyor ama yüreğim kaldırmıyordu. Bu belirsiz kitlelerle, yüreğim de hızlıca kabul etti süreci. Çünkü yapılan USG- MR ve Doppler de karar verilemiyordu kitlenin iyi mi kötü mü olduğuna… Kanser şüphesiyle biyopsiye alındım. Evet zaten ameliyat olacaktım ama kansersem eğer tedavinin seyri değişecekti. Şüphesinin bile oğluma bakarken gözümden yaşlara sebep olan bu hastalığın, bir ameliyatla hayatımdan ekarte olması bırakın yüreğime sinmesini, tüm hücrelerimde kabul edildi. Biyopsinin sonucu belli olana kadar ruhumun yaşlandığını, kanımın çekildiğini her gün hissettim. Geçmek bilmeyen, uzayan, zamanın bu kadar değişken olduğu bir 10 günün ardında neyse ki, biyopsi temiz çıktı. Tabii tüm tetkiklerin tamamlanması 1 ayı buldu. Geriye gece korkulu rüyalar, yastığa gömülü gözyaşları kaldı.

Beklenen gün.
Koca bir haftanın uykusuzlukla geçtiği bir Cuma sabahı ameliyat için çıktık yola. Annelik başka bir duygu. Çok emin bile olsanız ameliyattan iyi çıkacağınıza, ya bir şey ters giderse duygusu doldurup taşırıyor yüreğinizi . Ehhh yüreğe sığmayanlar da hastane yolunda taştı gözlerimden. Her ne kadar sağlıkla bu ameliyata giriyor olmamın vermiş olduğu şükür duygusu tekrarlasa da beynimde, içimde duygular sürekli çatışıyordu. Ağlayarak girdiğim ameliyattan uyandığımda sanki 1 dakika geçmiş gibiydi. 5 saat sürmüş oysa ki… Ağzımdan dökülen ilk kelime ise BİTTİ oldu. Her iki mememe veda edip yerine protez koyuldu. İlk haftalar zor geçti. Akabinde ilk bandajlarım açıldığında karşılaştığım görüntü içimi biraz kasıp kavurduğunda, eşim “Hayıflanmak için çok erken süreçteyiz, daha çok erken; en az 6 ay sürer gerçek görüntü” diye teselli etmeye çalıştığında da aynı şeyi düşünüyordum, şimdi de: bu benim hayıflanabileceğim bir lüks değildi, bu benim mecburiyetimdi. Sadece kadın olarak biraz savuruluyordum. Her iki cerrahımın da söylediği gibi bu ameliyat estetik operasyon değil meme onarım ameliyatıydı. Ağrılar kaygılar, oğluma sarılamamanın duygusunu aşamıyordu. Oğlumla daha çabuk iyileştim. Ve bugün tam 1 yıl.

Şu an fonda çalan Sezen Aksu’nun Kurşuni Renklerde de dediği gibi;

‘Yok alamazsın
Beni deli zaman
Dur Ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin
Yok olmaz erken daha
Biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz’

Sırada yumurtalıklar var ama onlar daha da içimi sızlatıyor. Memelerimi bırakabildim ama sanki onlarda direniyor gibiyim. Bu yaşta menopoza girme düşüncesi hep gözümü dolduruyor.

Günün sonunda ne diyoruz, sağlık her şeyden önce geliyor.

Asıl Sezen Aksu’nun daha çok kendime belirlediğim mottosuyla diyorum ki, Gelsin hayat bildiği gibi, işimiz bu yaşamak.

Photo by cottonbro from Pexels

2 YORUMLAR

  1. Çok güzel bir sonbahar sabahında öğrendim meme kanseri olduğumu, cerrahım önce iki memede de kitleler olduğunu ve maalesef kötü huylu çıktığını söylediğinde dakikalarca ağladım ve ilk cümlelerim çocuklarım çok küçük onlara kim bakacak oldu,dünyanın en babacan doktoruna denk geldim,sanırım hayattaki en büyük şanslarımdan, tanrının lütfu oldu benim için o doktor, kürler dolusu kemoterapiler,sürekli bulanan midem,dökülen kaşlarım-kirpiklerim ve kazıtırken çok ağladığım saçlarım…uykusuz aylar,bozulan ve dağılan psikolojim,ben de bu savaşta bir mememi kaybettim ve yerine dolgu yapıldı,bir aydır alışmaya çalışıyorum bu duruma,insanın bir parçası gidiyor nihayetinde kolay değil,ama hepsi sağlığımız için,bu hastalıktan muzdarip herkesin tez zamanda sağlığına kavuşması dileğimle,sevgiler…

    • Çok geçmiş olsun. Anlattıklarınızı kendim yaşamasam da annemin hastalık sürecinde her daim yanında olduğumdan bizzat tanıklık ettim. Sabah uyandığında yastığında yumak yumak dökülen saçlarını görmeden toplayıp attım. Ya da ben görmedi sandım. Saçlarını ellerimle kestim. Sarıldık ağladık. Sonra kalktık savaştık. Saçını da kestim peruğunu da aldım. Geçti bitti. 5 yıldır çok şükür çok sağlıklı. Sizin de önünüzde çok güzel yıllar var. Sağlıkla…

Anonim için bir cevap yazın İptal

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read