Ana SayfaDİŞİTAL SESLERHer zaman başka bir yolu vardır

Her zaman başka bir yolu vardır

“Her zaman başka bir yolu vardır…”

Bunu birkaç sene önce biraz kendimi dinleyeyim, kendime geleyim diye Olimpos’a gittiğimde, verdiği yaşam mücadelesi karşısında daha hakkında hiçbir şey bilmiyorken uzaktan algı ağıma takılıp oluşumuna hayran kaldığım bir kadın söylemişti. Kadın yanımızdan yürüyüp geçerken ben gözümü ayırmadan onu izleyip bir yandan neler yaşamış olabileceği ile ilgili tahminler yarıştırıyordum kafamda. Hani bir film izlemeye başlarsın da bir sahnesinde hah film şimdi başlıyor dersin ya, aynı öyle bir andı benim için. O an, ben ve kadın dışındaki her şey donmuştu sanki.

Yıllardır yalnız gezerim, bu da eşsiz bir gözlem olanağı sundu bana; ya da başka seçeneği olmuyor zaten insanın, izliyorsun hep etrafında olup biteni. Böyle zamanlarda benimle olan tek şey kafamda flört ettiğim ve bir türlü susmaya razı edemediğim iç sesim oldu hep, hala susmuş değil  ama artık ciddi düşünüyoruz.

İstersek eğer hayatta mucizeleri en hızlı ulaşım aracıyla evinden aldırıp ayağımıza kadar getirebileceğimize inanıyorum. Tam olarak bu olmasa da benim için  mucize niteliği taşıyacak birkaç durumun küçük bir kahramanıyım. Hayat da görmeyi başarabilirsen eğer küçük mucizelerle dolu. Örneğin neyi kafamda evirip çevirsem, ufak bir işaret beklesem anında üç boyutlu bir cevap beliriveriyor gözümün önüne. Girişte bahsettiğim kadını görmem de aynı böyle oldu benim için. Ben güneşe hedef bir şekilde otururcasına bir gözümü kapatmış diğeriyle kişisel meselelerimi bir tıkla büyütürken, o kadın, tek başına , bir gözünü doğal yaşama uyum konusunda birçok yetişkine taş çıkaran çocuğunun üzerinde bırakıyor, diğer gözünün yetişebildikleriyle çocuğuna bakabilmek için gerçekten ciddi bir fiziksel güç gerektiren bir çabayla çalışabiliyordu.

Kadını ilk gördüğüm anda bende bıraktığı etkiyi betimlemekten asla sıkılmam. Neden? Çünkü kadın yaşadıklarını resmen vücuduna inşa etmiş gibiydi. Olimpos taşlarını vücuduna dövme yaptırmamıştı tabi. Çocuğuna bakmak için tek başına yaşam savaşı vermenin bir insanı nasıl bir şeye dönüştürebileceğinin resmiydi o beden. Sağlam, güçlü, dayanıklı, asi ve fit! Şehirde yaşayan ve o kadından daha iyi şartlara sahip ortalama bir kadının o görüntüye sahip olması için sofrasında kendi tercih ettiği yemekler, ayağında da bakın ona spor yaptırıyorum diyen spor ayakkabıları olması gerekir. Aynı gün kısa bir kimlik taramasından sonra kadınla nasıl karşılaşabilirim diye düşünüyordum ki akşam üzeri kamp alanına geldiğimde bahçedeki en büyük evimsi çadırın içinden çıkıp banyoya doğru yöneldiğini gördüm; hemen arkasında da bütün Olimpos’un ismini bildiği ve görünce koşulsuz bir şekilde ufak da olsa bir iyilik dokundurmak istediği çıplak bir çocuk. Çocuğun üzerindeki tek şey güneşten örülmüş yanık ten ve ona ayrı bir orijinallik katan burnundaki sümüktü. İşte dedim, yürüyen cevap! Çocuğa büyüyünce ne olacaksın diye soracak olsam “ormanın kitabını yazacağım” dercesine benim parmak arası terlikle zor yürüdüğüm yerlerde o yalın ayak gönlünce koşabiliyordu. Bu çocuk büyüyünce neyin üstesinden gelemezdi ki? Benim bir ton kitap okuyup bilgi edinerek öğrenebileceğim şeyi çocuk daha anne demeyi öğrenmeden öğrenmek zorunda kalmıştı. Bu sebepten ötürü ne bu geleceğin görmüş geçirmiş çocuğunu ne de cesur anneyi yazmakla bitiremem. Olimpos’a yolunuz düşerse mutlaka gözünüze çarpar.

Bu güç sembolü anneyle birkaç defa denk geldik ve muhabbet etme fırsatımız oldu. Havadan sudan konuşurken ben içimden bu kadından bir şeyler öğrenmem gerekiyor diye kurtlandım durdum ve alakasız bir şekilde ‘’ben senden çok etkilendim, tahmin ediyorum anlatacağın çok şey vardır ama gençlere ne tavsiye ediyorsunuz dercesine bana hayata dair bir şey söylemeni istiyorum, ne derdin bana, ne söylerdin?’’ dedim. Birkaç saniye bekledikten sonra “Her zaman bir başka bir yolu vardır ya…” dedi kafasını başka tarafa çevirerek. Ne diyeceğini hiç kestiremiyordum fakat böyle bir şey duyacağımı da hiç düşünmemiştim. Sonra güneşin altında serinletsin diye içtiğim biradan mıdır bilmem, kafamda sağlı sollu spot ışıkları belirdi.

O günün akşamı düşünme köşeme, yani hamağıma kurulup  akşam üzeri esen rüzgardan beni biraz geçmişe götürmesini istedim, geriye dönüp neyi nasıl atlattığımı düşündüm, kafama taktığım onca şeyin hiçbirinden şu an eser yoktu. Böyle durumlarda bir yerde İngilizcesine rastladığım  şu söz gelir aklıma hep: “Hiçbir düşünce sizin onu düşündüğün andaki kadar önemli değildir.”

Biz daha sorun karşımıza dikilmeden onu taç ediyoruz tepemize. Hangimiz bir meseleyi üzerine çok düşünerek çözmüşüzdür? Aksine olduğundan daha büyük bir boyuta ulaşmıştır. Bir husumetin çözüme ulaştığı en doğru zaman onu akışına bıraktığınız zamandır.

Benim “her zaman başka bir yolu vardır” cümlesinden çıkardığım en iyi sonuç umutsuzluğa kapılmadan akışa güvenmeyi öğrenmek oldu. Önümüze çıkan her zorluktaki tek amaç onu aşarak içimizdeki sonsuz güce ulaşmamızı sağlamaktır. Onu keşfettiğinizde hayatınızın kumandasını uzaydan bile yönetebilirsiniz. Eh, bir sevgi ve arzu varsa tüm evren emrinizde sizden komut bekler…

 

 

 

Önceki İçerikZamanda kadın
Sonraki İçerikGönüllülük ne işe yarar?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read