Ana SayfaDİŞİTAL SESLERRuhundaki devrim özgür kalsın

Ruhundaki devrim özgür kalsın

İlk kez ne zaman karşılaştım erkek olmayışımın sanki çok kötü bir şeymiş gibi yüzüme vurulmasıyla? “Hamileyim.” diyerek beni müjdeleyen anneme, “Neyse ikincisi erkek olur.” diye karşılık verildiğinde. Ardından ikinci çocukları oldu, o da kız. “Öğretmen hanım bu durumda üçüncüyü yaparsın artık sen, ee bir de oğlun olsun.”

Neden lazımdı bir erkek çocuk? Erkek olsaydı babasıyla futbol oynayacaktı. En güzel futbol maçlarını babam kızlarıyla yaptı. Ben defansta, kız kardeşim forvette. İzleyemediği maçları biz anlattık ona, ilk on birin dışında yedek kulübe kadrosunu dahi sayan, deplasman maçlarını kaçırmadan izleyen iki kız kardeş. “Bir erkek kardeşi olsaydı korurdu onu.” dediler, birimize sataşan büyük küçük, erkek kız fark etmeksizin diğerinin kendince zarar veren kişiyi cezalandırışını görmeden.

Erkek arkadaşlarım sünnet olduğunda yapılan şaşaalı düğünlere karşılık hiçbir kız arkadaşım regl olduğu için kutlanmadı. Ayıpmış. Okula gelip ped tanıtımı yapan markalar dahi kızları bir sınıfta toplayıp nasıl kullanılacağını anlattıktan sonra “Atın çantanıza erkekler görmesin.” diyerek çıktılar sınıftan. Pedler erkekleri ısırır çünkü! O uyarıyı yapan görevlilere inat pedini gizlemeden, hatta regl olduğunda “hastayım” demek yerine saklamadan, gizlemeden, eğilip bükülmeden “REGL oldum” diyen iki kız kardeş.

Ne kadar çok ayrım var değil mi çevremizde? Her alanda, sokakta, evde, okulda… Hiç beklemediğimiz yerde, hiç beklemediğimiz kişilerden gelen ayrımlar. Örneğin geçen sene, Türkiye’nin en köklü, aydın, devrimci üniversitelerinden birinde bir kadın akademisyen tarafından kadın öğrencilerin notu haksız yere düşürüldü. “Aman canım yapmıştır öğrenciler illa ki bir şeyler, hoca durduk yere not kırar mı?”, evet yapmışlardı. ŞORT giymişlerdi. Şort giydikleri için erkek öğrenciler ders dinleyemiyorlardı. Bu olsa olsa Gülse Birsel’in yazdığı bir dizinin trajikomik senaryosunda yer alabilir derdim, o kadın öğrencilerden biri olmasam.

Ursula K. Leguin’in Mülksüzler’inde geçen bir kısım şöyledir: “Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim’i satın alamazsınız. Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir.” Biz iki kadın devrimi yaptık ve senelerce kimsenin ses çıkarmadığı hocayı emekli ettirdik. Devrim miydi gerçekten? Üniversitenin birinde, bir hocanın ceza alması ne kadar etkileyebilirdi ki toplumu? Neyi kazanmıştık? Evi temiz olmayan bir insanın doğayı temiz tutması beklenemez değil mi? Bizimki de bir nevi bu örnekti işte. Kampüs bizim evimiz ve biz orada özgür olamıyorsak başka yerde nasıl arayabiliriz özgürlüğümüzü diye çıktık yola. Devrim olduk evimizde, kadın öğrencilere gösterdik kendimizi, “Not için korkmayın, özgürlüğünüz yoksa akademik başarınız beş para etmez” dedik. Birçok kadının ruhundaki devrim çıktı ortaya.

Dünyadaki zamanı bir yol olarak varsayalım. Yollar her zaman son bulmaz, bazen yeni başlangıçlarla başka yönlere evrilir. Yepyeni, olması gerektiği gibi eşit bir yola evrilmenin vakti gelmedi mi? Ruhumuzdaki devrimler özgürlüğe…

Dijital Topuklar’da yazılan yazılar, yazarın bakış açısı ve fikirlerini yansıtmakta olup, Dijital Topuklar’ın görüşlerini temsil etmeyebilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read