Ana SayfaİÇERİK KRALİÇESİSosyal Medyanın ABC'si: Fundalina

Sosyal Medyanın ABC’si: Fundalina

Ayın İçerik Kraliçesi bölümünde bu ay, sosyal medya ve dijital iletişim alanında yaptığı çalışmalarla bildiğimiz, Dijital Topuklar 2017‘nin de konuşmacılarından olan, fundalina.com’un sahibi Funda Güleç Yalçın’ı tanıyoruz…

 

Funda, sen kimsin?
Funda, dijital dünyada bilinen adıyla “Fundalina,” bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktan keyif alan, kedileri ve eşiyle birlikte İstanbul’da yaşayan bir Yay burcu kadını. Dünün öğretmeni, bugün ise Sosyal Medya ve Dijital İletişim alanlarında danışmanlık yapıyor. “Küçük İşletmeler için Sosyal Medya” kitabının üçüncü baskısını yapmasının ardından, ikinci kitabını taslaklamaya başlayan bir yazar. Kişisel blogu fundalina.com’a ve kurumsal bloglara içerik üretiyor. Pazarlama ve teknoloji dergilerinde ise köşeleri bulunuyor. Aynı zamanda Fintechtime Dergisinin Yayın Koordinatörlüğünü yapıyor.  En sevdiği renk sarı, kitap okumaktan, film – dizi izlemekten, yeni keşiflerden, bilimden, teknolojiden ve bilgisayar oyunlarından keyif alıyor. Mary Dinkle gibi ponpon yapmak da hoşuna gidiyor ve örgü ördüğünde rahatlıyor. Çocukluğundan beri tuttuğu onlarca günlüğü bulunuyor ve rüyalarından kızgınlıklarına, kitap notlarından tatil anılarına dek her şeyi ayrı ayrı yazdığı günlük türündeki defterlerine gözü gibi bakıyor.

Fundalina ne demek?
Fundalina benim göbek adım. 2000’li yılların başında mesleğimden mütevellit, internet üzerinde kendi adımız ve soyadımız ile yer almamız hoş karşılanmazdı. Bu sebeple göbek adımı kullanmaya başladım. Bunu gizli bir kimlik olarak düşünmedim, sadece takma isimdi. Blog kariyerim akademik çalışmalarımı paylaştığım bir blogspot hesabı ile başladı. Hatta ilk blogum şu anda bile yayında http://fundalin.blogspot.com.tr/ Ardından bunu kişisel blogum üzerinden gerçekleştirdiğim çalışmalarımla sürdürdüm.

Öğretmenlik yaptığın branş kapanınca bilgi ve tecrübeni sosyal medyada değerlendirmeye başladın ve bu alanda en üretken insanlardan birisin. Bu senin tutkun diyebilir miyiz?
Hani ilkokul sıralarında “ne olacaksın?” diye sorarlar ya, benim standart cevabım öğretmen idi. Uzun yıllar bilişim teknolojileri öğretmenliği yaptım, binlerce öğrenci yetiştirdim. Tüm hayatıma baktığımda benim sırrımın çok çalışmak olduğunu söyleyebilirim, doğal bir yetenek değilim. Üretkenliğimin temel sebeplerinden biri çalışkanlığımdır.

Öğretmenlik yaparken bir yandan akademik blogum (bir zamanlar fundagulec.com akademik çalışmalarımı içeriyordu – Avrupa Birliği eğitim sistemi çalışmalarım ise halen yayında) bir yandan ise kişisel blogumda (fundalina.com) içerik paylaşımını sürdürdüm. Branşım kalkınca ilk 3 ay çok bocaladım. Ne yapacağımı bilemedim, yeni bir kariyer planı yapmam gerektiğinin farkına vardım ve pes etmedim. Hep öğretmen olarak çalışmış birinin eğitimi ve deneyimi ne olursa olsun farklı bir alanda çalışması kabul görmüyordu. Buna rağmen tüm fırsatları değerlendirdim ve hiç olmadığı kadar çok çalıştım. Blogum beni ayakta tuttu, bir anlamda dersliğimin sınırlarını kaldırdı ve daha fazla kişiye ulaşmama vesile oldu. Üretkenliğimin bir diğer sebebi sınırları zorlamaktan çekinmememle ilgili.

Sınırları zorladıkça daha fazlasını elde edenlerdensin…
Ne kadar çok emek verirseniz, geri dönüşü o denli bereketli olur. Hayatım boyunca bilgiye hep öğrenci gibi yaklaştım ve hep öyle kalmayı bir yaşam biçimi olarak kabullendim. Bilginin paylaşıldıkça değer kazandığına inancım sonsuzdur. Bu sebeple daima yeni bilgileri öğrenmek için çabalar ve kazanımlarımı bir çocuğa anlatır gibi basit bir şekilde aktarmaya çalışırım. Blogum bu konuda bana bir kaynak sunuyor ve sürdürülebilir içeriklerle bunu hayata geçirmeye devam ediyorum. Umarım bu üretkenliği ve enerjim hiç bitmez. Blogum önceliğimdir ve onu beslemek için hayatımdan ve kendimden çok zaman çalıyorum.

Sıraladığım bu üç temel üretenlik sebebini bir kenarda tutarsak benim tutkum “öğretmek” ve “öğrendiğini paylaşmak”.

Bundan kısa bir süre öncesine kadar var olmayan bir iş yapıyorsun…
Esasen hem şanslıyım hem de şanssız. Sosyal medyanın ve blog camiasının en eski yüzlerinden biriyim. Büyük görünen ama aslında küçük bir gruptan bahsediyoruz. Hemen herkes birbirini tanır, geçmişini bilir. Bu açıdan elinizde şekillenen bir sektör. Şanssızım önümde örnekleme alabileceğimi birileri olamadı, kendi yetenek ve gücümün mukabilinde bir şeyler yapmaya çalıştım. Şanslıyım çünkü yapabileceklerimi – yeteneklerimi değerlendirebileceğim bir alan buldum. Kendimi keşfedebildim, sınırlarımı zorladım ve kendimi geliştirebildim. Bu gelişim temel prensiplerimden hareketle kendi çevremi geliştirmeme de olanak sağladı.

Girişimciliği nasıl tarif edersin?
Girişimciler, yenilikleri gerçekleştirme hevesli, risk alabilen, fırsatları avantaja çevirme gücü ve yeteceği olan kişilerdir. Bir girişimci olarak kendinizi ve yeteneklerinizi tanımalı, yapabileceklerini ve yapamayacaklarınızı belirlemeli, bir strateji üzerinden planlarınızı satır satır işlemelisiniz. Ülkemizde girişimcilik ruhu çabuk alevlenir ancak çok çalışmak, planlı olmak ve işlevsellik mecburiyetleri bir engel gibi görünür ve bu alev çabuk sönebilir. Oysa başarı, sabır ve emek ile örülür. Başarıyı korumak için çok daha fazla efor gerekir.

İşini nasıl kurdun ve nasıl büyüttün?
Hayata bakış açım hep biraz serttir, çalışmayı sevmeme rağmen çok çalışmak zorunda kalmak zaman zaman içimi acıtır. Yeni bir meslek zorunluluğu karşısında mevcut eğitim ve kabiliyetlerimle birlikte iş ahlakımı da çantama koyup bu işi yapmaya karar verdim. İlk başta küçük işletmelerle birlikte Tavsiye Kanalı grubu ve Vitringez ile çalışmalarıma başladım. Akabinde Turkcell, Macline, AppUsers derken gerisi geldi ve işlerimi büyüttüm. Şu anda blogum ve danışmanlık verdiğim firmalar haricinde Fintechtime, Digital Age dergilerine yazıyorum. MediaMarkt’ın kurumsal bloğu MediaTrend’de yazarlık yapmayı sürdürüyorum.

İşinin zorluklarından bahseder misin?
İşim neredeyse 7/24 çalışmayı, güncel ve hep tetikte olmayı gerektiriyor. Son birkaç yıldır pazar günü keyfi yapmışlığım, uzun bir tatile gitmişliğim yok. Değişen algoritmalar – dinamikler daimi öğrenci olmanızı ve sahada aktif çalışmanızı zorunlu kılıyor. Yenilikleri ilk uygulamak ve topladığınız meyveleri doğru değerlendirmek işimizde bir zorunluluk. Günümüzde iç görü yeterli olmuyor, öngörü sahibi olmanız da gerekiyor, dolayısıyla temponuzu iyi ayarlamalı ve soluksuz kalmamalısınız. Öte yandan bir markayı şekillendirmek, stratejisine imza atmak ve büyümesini görmenin verdiği duygu ve motivasyon hiçbir şeyde yok.

Profesyonel olarak yaptığın işler arasında sosyal medya danışmanlığı da var. Danışmanlık hizmeti verirken ne tip sıkıntılarla karşılaşıyorsun?
Odağında insan olan her iş çok zor ve bir o kadar da öğretici. Her markanın, kişinin, ürünün, ekibin beklentisi veya ihtiyacı farklı oluyor. Standart bir yapı olmaması zorlayıcı, odaklanmanız zor oluyor. Tümünde temel ihtiyaçlar güncel bilgi ve eğitim eksikliği, empati yoksunluğu üzerine. Örneğin küçük işletmeler nezdinde yıllar içerisinde gördüm ki amaçları benden hap bilgileri almak ve hızla hayata geçirmek odaklı. Eksiklerinin farkındalar ve kendilerini geliştirmek istiyorlar. Öte yandan buna bütçeleri yok ve sabırsızlar. Bu sebeple işletmelere verdiğimi danışmanlıkta eğitimi işin içine sokuyorum. Hatta onlara ithaf ettiğim “Küçük İşletmeler için Sosyal Medya” kitabını yazdım. Çünkü sosyal medyaya, eğitime, uygulama örneklerine en çok ihtiyaç duyan grup onlar.

Danışmanlık yaparken nelere dikkat etmek ve hangi konularda bilgi sahibi olmak gerekiyor?
Ben verilerin gücüne daima inandım, kağıt veya ekran üzerinde gördüğünüz sayılar nettir ve hatalı kararlar almanızı engeller. Bazı yöneticiler ile çalışırken ego devreye giriyor. Veriler üzerinden yaklaşıp sonuca gitseniz bile ikna olmuyorlar. Dolayısıyla çok sabırlı olmanız gerekiyor.

Teknolojiye hakim olmanız, sosyal mecraları doğru değerlendirmeniz, verileri okuyabilmeniz, raporlama tekniklerini iyi kullanmanız temel gereklilikler. Projeye doğru insanları dahil edebilmeniz için bu alanla ilgili çok fazla kişiyi tanımanız ve öncesinde çalışmış olmanız gerekiyor. Öte yandan tüm bunlar yetmiyor; iletişiminiz sağlam, empati odaklı ve belagat konusunda da kusursuz olmalısınız.

Kimler, en çok ne konuda danışıyor?
Ajansından işletmesine, öğrencisinden bireysel kullanıcılara dek hemen her gruptan sorular ve danışmanlık talebi geliyor. Çünkü öğrenilebilecek, geliştirilebilecek bir alan ve sorular çok çeşitli.

Özellikle gençler arasında çok gözde bir iş “sosyal medya uzmanlığı.” Sence bu konuda “uzmanım” diyebilmek için ne yapmalı?
Herkes sosyal medya kullanıcısı olabilir ama işin içine uzmanlığı eklediğinizde iş değişir. Bu alanda ne salt iletişimci olmak ne de teknolojik kabiliyetlerinizin olması yeterli gelmiyor. Bir konuda uzman olmanın başlıca şartları o konuda konuşabilmek, o konuyu yazabilmek, o konuda farklı uygulamalar ya da metotlar geliştirebilmek, daima bilgisini güncel ve dinamik tutmak ile ilgilidir. Üniversitelerin eğitim merkezlerinde akademisyenler tarafından verilen sosyal medya eğitimleri de tek başında elbette yeterli değil ama bir temel sunuyorlar. Teorik eğitim ve pratik birbirinden çok farklı. Özünde sosyal medya bir iletişim aracıdır, akabinde dallara ayrılır. Bu açıdan özellikle iletişimcilerin bu alana odaklanmalarını ve üzerine yeni medya eğitimi almalarını ısrarla öneririm. Eğer böyle bir eğitim alma şansları yok ise ajanslar bu konuda besleyicidir. Bir bilenin yanında yetişerek, kendilerini geliştirerek çalışmalarını devam ettirebilirler.

Sosyal medya seni nasıl besliyor? Hiç yoruyor mu?
Sosyal medya beni hem yoruyor hem de merak ve ilgimi canlı tutuyor. Öte yandan her daim bir teyit ihtiyacı duyuyorum. Bu da bolca araştırma yapmama sebep oluyor. İlham noktasında ise besleyici ve bir sonraki adımımı kurgulamak konusunda ışık tutuyor. Kayıp giden ekranlar karşısında hem mesleki olarak hem de bireysel olarak uzun zaman geçiriyorum. Yakın takip etmek istediğim kişi ve markalar için özel listelerim var. Bunların dışında izleme ve analiz yaptığım araçlar da var ve zamanı daha efektif kullanmama katkı sağlıyorlar.

Kitabın “Küçük İşletmeler için Sosyal Medya” ile nasıl bir ihtiyacı karşılaşmayı hedefledin?
Yıllar içerisinde hem çevremdeki kişilerin hem de tanışma fırsatı bulduğum pek çok işletmenin profesyonel danışmanlık almak için ek bütçesi yoktu ama öğrenme istekleri ve başarılı olma hevesleri çoktu. Neredeyse tümü yol gösterici bir kaynağa ihtiyaç duyuyordu. Kitabımı hazırlarken bu ihtiyaçları düşünerek hareket ettim ve sosyal mecraları mümkün olduğu kadar sadeleştirerek anlatmaya çalıştım. Öte yandan sosyal medya konusunda fazla fikri olmayan ve kendisini geriştirmek isteyenler için de temel bir kaynak haline geldi. Kitap sosyal medya konusunda temel bir bilgi kaynağı ve iş yapış biçimlerinizi geliştirecek bir yol haritası sunuyor. Çalışma örneklerinden önerilere, emojilerden hashtaglere, bloglarla yapılabilecek çalışmalardan içerik geliştirmeye dek uzanan konuları basit bir dille ele alıyorum. İçerisinde satış yapmanızı tetikleyecek, kendinizi geliştirmenizi sağlayacak ve başarınızı arttıracak pek çok konu başlığı bulunuyor.

Kitabın kısa sürede üçüncü baskıyı yapması büyük bir başarı…
Bundan çok mutluyum! Kitabımın lansmanını yapmadım, kendi kendine bir kitle yarattı ve insanların birbirine tavsiye ettiği bir kitap haline geldi. Bunun en büyük sebebi kullandığım basit dil ve esasen temel bir ihtiyaca cevap veriyor olmam ile ilgili. Amacım küçük işletmelere satış yapmak ve markalarını tanıtmak konusunda sosyal medyanın gücünden faydalanmalarını sağlamak idi. Ancak sınırlarının dışında çıktı ve sosyal medya ile uğraşan herkes için bir rehber halinde geldi. Bu sebeple yeni ve genişletilmiş baskıda adı bile değişti, “Sosyal Medyacının Galaksi Rehberi” olarak güncellendi.

Web: fundalina.com
Instagram: @fundalina

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read